İkincil katarakt, katarakt ameliyatı sonrası mercek kapsülünde gelişen bulanıklıktır. Görme kalitesinde azalma ile kendini gösterir.
En sık nedeni, arka kapsülde hücrelerin çoğalarak opasifikasyon oluşturmasıdır. Bu durum aylar veya yıllar sonra ortaya çıkabilir.
Tedavisi, YAG lazer kapsülotomi adı verilen kısa ve ağrısız bir işlemle gerçekleştirilir. İşlem sonrası görme hemen düzelir.
İkincil katarakt, cerrahi başarısızlık değil, doğal iyileşme sürecinin bir sonucudur ve kolayca tedavi edilebilir.
Tanım | Katarakt ameliyatı sonrası, göz merceğinin arka kapsülünde hücre çoğalması nedeniyle görmenin bulanıklaşması durumu. |
Nedenleri | Katarakt ameliyatı sonrası göz merceğinin arka kapsülünde hücrelerin büyüyerek opak hale gelmesi. |
Risk Faktörleri | Genç yaşta katarakt ameliyatı olmak, diyabet, üveit, miyop, göz travması, genetik yatkınlık. |
Belirtiler | Bulanık görme, ışık hassasiyeti, kamaşma, okuma zorluğu, kontrast kaybı. |
Teşhis Yöntemleri | Göz dibi muayenesi, yarık lamba biyomikroskopi, görme keskinliği testi. |
Tedavi Yöntemleri | YAG Lazer Kapsülotomi: Opak hale gelen arka kapsüle lazer uygulanarak açıklık oluşturulur, işlem hızlı ve ağrısızdır. |
Avantajları | Lazer tedavisi genellikle kalıcı çözüm sağlar, cerrahi gerektirmez, hızlı iyileşme süreci sunar. |
Komplikasyonlar | Göz içi basınç artışı, retina dekolmanı (nadir), geçici görme kaybı, ışık yansımaları. |
Önleme Yöntemleri | Tamamen önlenemez, ancak modern katarakt cerrahisi teknikleriyle riski azaltılabilir. |
İkincil Katarakt Nedir?
İkincil katarakt, katarakt ameliyatı sonrası yapay merceğin yerleştirildiği kapsülün arka yüzeyinde hücre çoğalmasına bağlı olarak gelişen bulanık görme durumudur. Halk arasında “tekrar katarakt oluşması” olarak bilinse de aslında gerçek katarakt değildir. Belirtileri arasında görmede bulanıklık, ışık hassasiyeti ve kontrast kaybı bulunur. Tedavisi, lazer (YAG lazer kapsülotomi) yöntemiyle kısa sürede ve ağrısız şekilde yapılabilir.
İkincil katarakt ve birincil katarakt arasındaki en önemli fark, ikincil kataraktın ameliyat sonrası gelişmesidir. Göz içine yapay mercek yerleştirildikten sonra, merceğin arkasındaki zar üzerinde kalan lens epitel hücreleri yeniden çoğalır ve bu zarın matlaşmasına neden olur. Birincil katarakt, ameliyat öncesi doğal mercekteki bozulmayı ifade ederken, ikincil katarakt ameliyat sonrasındaki süreçte devreye girer. Dolayısıyla her iki tablo da “bulanık görme” ile sonuçlanır; ancak biri henüz ameliyat olmamış kişide yaşa veya başka nedenlere bağlı olarak oluşurken, diğeri ameliyat geçirmiş bir hastada gelişir.
Basit bir benzetmeyle açıklamak gerekirse, birincil kataraktı çamurlu bir akvaryum suyuna benzetmek mümkündür—görüşü engelleyen kirli “sudur.” Cerrahi olarak bu suyu değiştirir, akvaryumu temizlersiniz. İkincil katarakt ise akvaryum camının yeniden yosun tutması gibidir. Su ve sistem yenidir ama cam yüzeyinde tekrar sorun oluşmuştur. Neyse ki bu yeni oluşan bulanıklığı gidermek, genellikle ilk ameliyata göre çok daha basit ve hızlıdır.
Katarakt Ameliyatı Sonrası İkincil Kataraktın Nedenleri Nelerdir?
İkincil katarakt (posterior kapsül opaklaşması), adından da anlaşılacağı üzere kapsülün arka kısmında oluşan bir opaklaşma durumudur. Bu opaklaşmanın ana etkeni, katarakt ameliyatı sırasında tam olarak temizlenememiş veya gözde doğal olarak varlığını sürdüren lens epitel hücrelerinin, ameliyat sonrası dönemde çoğalmaya devam etmesidir. Özellikle genç hastalarda bu hücrelerin çoğalma yeteneği daha fazladır, bu yüzden “ikincil katarakt” gençlerde daha hızlı ve daha sık gözlenebilir. Ancak yaşlı hastalarda da belli oranda ortaya çıkabilir.
Bu tablonun nedenlerini ayrıntılandırmak gerekirse:
- Ameliyat sırasında doktor, doğal merceğin büyük kısmını temizler; ama tam kenarda ya da kapsülün belirli bölgelerinde mikroskobik düzeyde lens hücreleri kalabilir. Bu hücreler, özellikle iltihaplanma veya yara iyileşmesi döneminde aktive olarak hızla çoğalır.
- Modern katarakt ameliyatlarında (fakoemülsifikasyon gibi) yüksek teknolojiler kullanılır, ancak ameliyat tekniğindeki küçük nüanslar ya da eksik “kapsül parlatma” (capsule polishing) işlemi, ikincil katarakt riskini artırabilir. Bazı durumlarda göz içi lensinin kenar tasarımı da rol oynar. Keskin kenarlı IOL’ler, hücrelerin arka kapsüle göçünü engellemede daha etkilidir.
- Operasyon sonrası gözde düşük seviyede bir inflamasyon olması beklenir. Eğer bu inflamasyon kontrolsüz kalırsa, göz içindeki hücreler (özellikle lens epitel hücreleri ve fibroblast benzeri hücreler) anormal şekilde çoğalır ya da farklılaşarak arka kapsül yüzeyine yapışır.
- Diyabet gibi sistemik hastalıklar, yara iyileşmesini ve iltihap sürecini etkileyerek ikincil katarakt oluşumunu tetikleyebilir. Ayrıca daha önce geçirilmiş göz ameliyatları (örneğin retina veya glokom cerrahileri) da risk faktörünü artırabilir.
- Genç hastalarda hücre yenilenmesi ve çoğalması daha hızlıdır. Bu yüzden ameliyat sonrası gözde kalan hücrelerin çoğalma ihtimali yüksek olur.
Katarakt Ameliyatı Olan Hastaların Ne Kadarında İkincil Katarakt Görülür?
İkincil katarakt, katarakt ameliyatlarından sonra en sık rastlanan komplikasyonlardan biridir. Araştırmalar, ameliyattan sonraki 5 yıl içinde hastaların ortalama %20 ila %50’sinde bu durumun gelişebildiğini göstermektedir. Bu oran cerrahide kullanılan teknolojinin gelişmesi, cerrahların deneyiminin artması ve yeni tip göz içi lenslerinin tasarımıyla giderek azalmaya devam etse de tamamen sıfırlanmış değildir.
- Ameliyattan sonraki ilk yıl içinde, her hastada ikincil katarakt gelişmez. Fakat göz içinde daha aktif hücresel yenilenmeye sahip olan kişilerde (örneğin diyabetik hastalar veya genç erişkinler) bu süre daha kısa olabilir.
- Bazı hastalar ilk iki yıl sorunsuz gider fakat üç-dört yıl sonra görmelerinde bulanıklık hisseder. Bu ikincil kataraktın yavaş yavaş ortaya çıktığı durumlarda söz konusudur.
- Özellikle 60 yaş altı hastalarda, genç dokuların hızlı iyileşme ve hücre çoğaltma potansiyeli sebebiyle ikincil katarakt görülme oranı nispeten yüksektir. Çocuk hastalarda veya çok genç erişkinlerde ise oran daha bile yüksek olabilir.
- Diyabet, glokom veya retina sorunları gibi ek göz hastalıkları bulunan bireylerde, ikincil katarakt gelişme riski artar. Örneğin kontrolsüz diyabet, gözdeki damar yapısını ve iyileşmeyi olumsuz etkileyerek bu süreci hızlandırabilir.
- Keskin kenarlı lens kullanan hastalarda ve iyi bir kapsül temizliği yapılan ameliyatlarda, PCO (posterior kapsül opaklaşması) oranının daha düşük olduğu birçok klinik çalışma ile teyit edilmiştir. Yine de %0 riske inmek şimdilik mümkün değildir.
İkincil Katarakt Belirtileri Nelerdir ve Hastalar Hangi İşaretlere Dikkat Etmelidir?
Bir hasta, katarakt ameliyatından sonra aylardır veya yıllardır gayet iyi görürken, bir anda yeniden bulanık görüşle karşılaşırsa bu durum ikincil katarakta işaret ediyor olabilir. Günlük hayatta, sabahları tertemiz silinmiş bir arabanın ön camının öğleden sonra tekrardan kirlenmesine benzetmek mümkündür. Ameliyat sonrası mükemmele yakın görüş elde edilmişken, belli bir süre sonra ortaya çıkan görme problemleri genellikle fark edilir düzeydedir. İkincil kataraktın ana belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
- Hem yakın hem de uzak mesafede netliğin kaybolması en sık şikayettir. Örneğin hasta, gazete okumada veya araba kullanmada yeniden zorlanmaya başladığını hissedebilir.
- Gece vakti sokak lambaları veya farlardan yayılan ışıkların etrafında hareler görme ya da ışığa karşı daha fazla hassasiyet yaşama sık rapor edilen belirtiler arasındadır.
- Eski canlı renklerin yerini daha donuk, soluk tonlar alabilir. Bir tabloyu seyrederken veya kıyafet renklerini ayırt ederken güçlük çekmek, bunun bir işareti olabilir.
- Özellikle ince işlerde (örneğin iğneye iplik geçirmek, küçük yazıları okumak) netlik kaybı hissedilir. Basamakları çıkarken veya inerken ayak hareketlerini koordine etmek zorlaşabilir.
- Parlak güneş ışığında veya direkt florasan aydınlatmada gözlerin kamaşması, gözlerin kısılma isteği artabilir. Bunun sonucunda gündüz arabayla seyahat etmek de rahatsız edici olabilir.
- Bulanık görmek veya netleştirmeye çalışmak, gözü ve beyni fazladan yorar. Bu da zaman zaman göz çevresinde gerginlik, baş ağrısı ve hatta odaklanma problemleri şeklinde kendini gösterebilir.
Göz Sağlığı Uzmanları İkincil Kataraktı Nasıl Teşhis Eder?
Bir kişi ameliyat sonrasında tekrar görme kalitesinin düştüğünü hissettiğinde veya saydığımız belirtileri yaşadığında, göz uzmanlarına başvurmalıdır. Göz hekimleri, öncelikle detaylı bir göz muayenesi yaparak ikincil katarakt olup olmadığını anlamaya çalışır. Bu süreç birkaç temel adımdan oluşur:
- Görme Keskinliği (Görme Testi): Hastanın görme kalitesi ölçülür. Gözlükle ya da gözlüksüz yapılan bu testte, okuma tablosundaki harfler ya da şekiller kullanılarak hastanın görme seviyesi belirlenir. İlk ameliyatın ardından varılan keskinlik düzeyiyle güncel değer arasında fark olduğu gözlemlenebilir.
- Slit-Lamp (Biyotmikroskop) Muayenesi: Bu cihaz, gözün ön ve orta kısımlarını detaylı incelemeye yarar. Göz bebeğini büyütmek için damla damlatılmasının ardından, hekim mercek ve arka kapsül bölgesini yüksek büyütme altında inceleyerek arka kapsülde matlaşma veya hücre kümelenmesi (Elschnig incileri gibi) olup olmadığını tespit eder. Bu inceleme, ikincil katarakt teşhisinin en kritik aşamasını oluşturur.
- Retina Değerlendirmesi: Arka kapsül opaklaşması varlığında, retina muayenesini yapmak biraz daha zor olsa da genellikle göz bebeği genişletildikten sonra retina da kontrol edilir. Çünkü başka bir görme probleminin (örneğin makula dejenerasyonu veya diyabetik retinopati) var olup olmadığı anlaşılmak istenir.
- Diğer Göz Testleri: Gerek görülürse optik koherens tomografi (OCT) gibi ileri görüntüleme yöntemleri de kullanılabilir. Böylece ikincil kataraktın yoğunluğu, konumu ve retinaya etkisi daha kesin olarak anlaşılır.
Bu muayene sonucunda, görme bozukluğunun gerçek kaynağı belirlenir. Eğer gerçekten arka kapsül opaklaşması söz konusuysa, yapılacak tedavinin (lazer capsulotomi) planlanması gündeme gelir. Aksi halde, sorun ikincil katarakt dışındaki bir nedeni işaret edebilir.
İkincil Katarakt Tedavisi İçin Mevcut Seçenekler Nelerdir?
Katarakt ameliyatı sonrası gelişen ikincil kataraktın en yaygın ve etkili tedavisi, YAG lazer kapsülotomisi olarak bilinir. “Nd:YAG lazer” adı verilen özel bir lazer cihazı kullanılarak, yapay merceğin arkasındaki bulanıklaşan zar (posterior kapsül) hedeflenir ve orada küçük bir açıklık oluşturulur. Bu açıklık sayesinde ışık tekrar retina üzerine engelsiz şekilde ulaşır ve görme genellikle ameliyat öncesindeki berrak düzeye geri döner.
YAG Lazer Kapsülotomi Nasıl Uygulanır?
- Uygulama öncesinde göz bebeği damla ile genişletilir.
- Gözün yüzeyi uyuşturucu damlayla uyuşturulur, böylece hasta ağrı veya rahatsızlık hissetmez.
- Hasta bir cihazın önünde oturur ve çenesi ile alnını cihaza dayar.
- Lazer atışları, hekim tarafından mikroskop altında opaklaşan kapsülün ortasına ya da en uygun noktasına yapılır.
- İşlem çoğu vakada birkaç dakika içinde tamamlanır.
YAG lazer tedavisinin avantajı, ek bir ameliyat kesisi gerektirmemesidir. Kişi, işlemden hemen sonra evine dönebilir; iyileşme süresi ise oldukça kısadır. Ameliyattan sonra belirgin bir göz bandajı veya dikiş söz konusu olmadığı için günlük yaşama geri dönüş de hızlı olur.
Alternatif Yaklaşımlar
- Cerrahi Yöntemler: Nadir durumlarda, kapsül yırtılması, göz içi lensi problemleri veya lazerin uygulanamadığı özel durumlar ortaya çıkabilir. Bu gibi durumlarda cerrahi olarak kapsül temizleme işlemi yapılabilir. Ancak bu son derece istisnai bir durumdur ve pratikte çok sık başvurulmaz.
- Gelişmekte Olan Teknolojiler: Lazer enerjisinin farklı dalga boyları veya ultrasonik dalgalar aracılığıyla kapsül opaklaşmasını önleme çalışmaları devam etmektedir. Bunlar henüz rutin kullanımda değildir, ancak gelecekte ikincil kataraktı tamamen engelleme veya tedaviyi daha da basitleştirme potansiyeli taşırlar.
İkincil Katarakt Önlenmesi İçin Alınabilecek Önlemler veya Yaşam Tarzı Değişiklikleri Var mıdır?
İkincil katarakt, ameliyat sonrasında geliştiği için tamamen yaşam tarzı değişiklikleri ile önlenebilen bir durum değildir. Ancak bazı önlemler ve uygulanan cerrahi teknikler, bu riskin azaltılmasına yardımcı olabilir:
Cerrahi Aşamada Alınan Tedbirler
- Kapsül Parlatma (Capsule Polishing): Ameliyat sırasında cerrahın lens epitel hücrelerini mümkün olduğunca temizlemesi, ikincil katarakt riskini düşürür.
- Yüksek Kaliteli ve Keskin Kenarlı Lens Kullanımı: Modern göz içi lenslerinin keskin kenarlı tasarımı, hücrelerin arka kapsül yüzeyine doğru ilerlemesini kısmen engeller.
Düzenli Göz Kontrolleri
- Ameliyattan sonra belirlenen takip randevularına gidilmesi, olası bir opaklaşmanın erken teşhis edilmesini sağlar. Belirtiler hafifken tedaviye başlanırsa, hem hasta konforu artar hem de görme kaybı en aza iner.
Diyabet ve Sistemik Hastalıkların Kontrolü
- Diyabet veya hipertansiyon gibi kronik hastalıkları olan bireylerin, metabolik değerlerini kontrol altında tutmaları göz sağlığı açısından da önemlidir. Kan şekeri dalgalanmaları, gözdeki iyileşme sürecini olumsuz etkileyerek ikincil katarakt oluşumunu hızlandırabilir.
Sağlıklı Yaşam Alışkanlıkları
- Sigara kullanımını bırakmak, alkol tüketimini sınırlamak ve düzenli egzersiz yapmak, genel göz sağlığına olumlu katkıda bulunur.
- Antioksidanlardan zengin beslenme (meyve, sebze, omega-3 yağ asitleri, fındık-fıstık gibi) yaşa bağlı göz sorunlarını geciktirebilir. Her ne kadar ikincil katarakt spesifik olarak önlenemese de göz dokusunun genel sağlığı bu sayede desteklenir.
- Yoğun UV ışınlarına maruz kalmamak ve güneş gözlüğü kullanmak da kısmen yardımcı olur. Göz merceğinin UV ışınlarıyla hasar görmesi, genel olarak katarakt riskini yükseltir ve belki ikincil katarakta zemin hazırlayıcı bazı süreçleri tetikleyebilir.
Araştırma Aşamasındaki Çalışmalar
- Bazı araştırmalar, ameliyat sırasında lens epitel hücrelerinin çoğalmasını engelleyebilecek farmakolojik ajanlar veya gen terapisini incelemektedir. Bu çalışmalar henüz deneysel olmakla birlikte gelecekte ikincil kataraktın sıklığını ciddi ölçüde düşürebilir.
İkincil Katarakt Gelişiminde Yaş Faktörü Ne Kadar Etkilidir?
Yaş faktörü, birincil kataraktta olduğu gibi ikincil kataraktta da önemli bir rol oynar; ancak bu rol biraz farklı dinamikler üzerinden işler. Birincil katarakt, çoğunlukla 60’lı yaşlardan sonra yaşa bağlı protein bozulmaları nedeniyle ortaya çıkar. İkincil katarakt ise ameliyattan sonra, her yaşta görülebilir. Fakat birkaç dikkat çekici nokta vardır:
Genç Hastalarda Hücre Yenilenmesi Daha Fazladır
- Özellikle çocuk veya genç erişkinlerin göz merceği kapsülünde kalan epitel hücreleri çok daha aktiftir. Bu nedenle genç yaşta katarakt ameliyatı geçirenlerde, ikincil katarakt çok daha kısa sürede ve yoğun şekilde ortaya çıkabilir.
İleri Yaşta Diğer Göz Hastalıkları Eşlik Edebilir
- Yaşı ileri olan kişilerde maküler dejenerasyon, glokom veya diyabetik retinopati gibi eşlik eden hastalıklar bulunabilir. Bu durumlar ameliyat sonrası iltihaplanma ve yara iyileşmesini de etkileyerek ikincil katarakt oluşum riskini artırabilir.
Hormonal ve Metabolik Faktörler
- Gençlerde hormonların da etkisiyle doku yenilenmesi hızlıdır. Bu hızlı yenilenme, arka kapsülün opaklaşmasına neden olan hücre proliferasyonunu tetikler. Yaşlılarda bu proliferasyon genellikle daha yavaştır, ancak tamamen engellenmez.
Yaş Spektrumunda Geniş Bir Gelişim Penceresi
- İkincil katarakt, 4 yaşındaki bir çocukta da 90 yaşındaki bir kişide de görülebilir. Bu açıdan yaş, tek başına belirleyici olmasa da opaklaşmanın ne kadar hızlı ve şiddetli ortaya çıkacağını büyük ölçüde etkiler.
Sonuç olarak yaş, ikincil kataraktın gelişim hızını ve olasılığını değiştiren faktörlerden biridir ancak tek değişken değildir. Gençler, hızlı hücre çoğalması sebebiyle daha erken ve ciddi belirtilerle karşılaşabilirken, ileri yaştakiler de ek hastalıklar ve doku hasarları nedeniyle risk altındadır. Ameliyat tekniğinin kalitesi, kullanılan yapay merceğin özellikleri ve kişinin sistemik durumu da bu süreci belirgin şekilde şekillendirir.
Diyabet veya Glokom Gibi Koşullar İkincil Katarakt Riskini Nasıl Artırır?
Diyabet, glokom ve benzeri sistemik ya da gözle ilgili hastalıklar, ikincil katarakt gelişimini birkaç mekanizma üzerinden hızlandırabilir:
Diyabetin Etkisi
- Kronik Yüksek Kan Şekeri: Uzun süreli yüksek kan şekeri, gözdeki damarların yapısını ve mercek hücrelerinin beslenmesini bozar. Bu durum ameliyat sonrası dokuların iyileşmesini yavaşlatır ve enflamasyon riskini artırır. Lens epitel hücreleri, bu kaotik ortamda daha hızlı ve kontrolsüz şekilde çoğalabilir.
- Metabolik Düzensizlikler: Diyabet hastalarında sık görülen yüksek kolesterol, trigliserit gibi diğer metabolik sorunlar da göz içi sıvısının kalitesini etkileyebilir ve en ufak bir irritasyonda dahi kapsüldeki hücrelerin reaksiyonunu arttırır.
Glokom ve Göz İçi Basınç Artışı
- Mekanik Basınç: Glokom, göz içinde normalin üzerinde basınç oluşmasına neden olur. Bu yüksek basınç, göz merceğinin ve kapsülünün beslenmesini, oksijenlenmesini olumsuz etkiler.
- Tedavi Yöntemleri: Glokom tedavisinde kullanılan ilaçlar (özellikle uzun süreli steroid damlaları), kapsül opaklaşmasını tetikleyebilir. Ayrıca glokom cerrahisi geçirmiş hastalarda gözün anatomisi değiştiği için ameliyat sonrası iyileşme daha problemli olabilir.
Enflamasyon ve İmmün Sistem Yanıtı
- Diyabetik hastalarda ve glokomlu gözlerde sık gözlenen mikro-enflamasyon durumu arka kapsülde fibroblast benzeri hücre çoğalmasını teşvik edebilir. Bu opaklaşmaya giden süreci hızlandırır.
Ek Cerrahiler ve Komplikasyonlar
- Glokom nedeniyle şant takılması veya retina problemleri nedeniyle vitrektomi gibi ek girişimler yapılmışsa, gözün doğal yapısı zaten bozulmuştur. Ameliyat sonrası komplikasyon gelişme riski artar ve ikincil katarakt da bunlardan biridir.
Bu faktörler bir araya geldiğinde, diyabet veya glokom gibi durumların, ikincil kataraktın daha erken veya daha şiddetli ortaya çıkmasına zemin hazırladığı anlaşılır. Dolayısıyla bu hastalıklara sahip olan bireylerin katarakt ameliyatı sonrası takibe ekstra özen göstermesi, kan şekeri ve göz içi basıncını mümkün olduğunca hedef aralıklarda tutması hayati önemdedir.
İkincil Katarakt Tedavisi Sonrası Hastalar Ne Beklemelidir?
İkincil katarakt (posterior kapsül opaklaşması) tedavisinin neredeyse tamamına yakını YAG lazer kapsülotomi ile yapılır. Bu işlem, hasta için oldukça basit, kısa süreli ve konforlu bir uygulamadır. Tedavi sonrasında beklenebilecek süreç aşağıdaki gibidir:
Hızlı Görme Düzelmesi
- Lazer uygulaması sırasında, arka kapsül üzerinde küçük bir pencere açılır. Bu açıklık, ışığın retinaya tekrar engelsiz ulaşmasını sağlar. Pek çok hasta, dakikalar veya saatler içinde görmesinin ciddi oranda netleştiğini ifade eder. Tam optimizasyon ise birkaç gün sürebilir.
Kısa İyileşme Süresi
- İşlem cerrahi kesi gerektirmez ve dikiş kullanılmaz. Bu nedenle geleneksel bir ameliyata kıyasla iyileşme süresi çok kısadır. Genellikle ertesi gün günlük aktivitelerin büyük çoğunluğuna dönülebilir.
- Gözde hafif bir kuruluk veya yabancı cisim hissi, gözde batma gibi durumlar birkaç gün sürebilir ama genellikle reçete edilen damlalarla bu rahatsızlıklar hızlıca azalır.
Olası Geçici Yan Etkiler
- Floaters (Uçuşan Cisimcikler): Lazer atışları sırasında kapsül parçacıkları veya kırılan hücre kümeleri, göz içinde serbest kalabilir. Hasta, birkaç gün veya hafta boyunca küçük nokta ya da iplikçiklerin uçuştuğunu fark edebilir. Zamanla bu partiküller çöker veya çözünür ve şikâyetler azalır.
- Işık Yansımaları ve Parlama: İlk birkaç gün gece ışıklarda hafif parlama veya ışık saçılması hissedilebilir, ancak bu şikayet de çoğunlukla kısa sürede kaybolur.
Takip ve Kontroller
- İşlem sonrası ilk gün veya ilk hafta hekime kontrole gidilir. Böylece gözdeki basınç, retina sağlığı ve lazerin etkisi değerlendirilir.
- Genellikle bir kez YAG lazer kapsülotomi yapıldıktan sonra, aynı kapsülde tekrar opaklaşma nadiren görülür. Bu nedenle ikincil katarakt genellikle tek bir lazer seansıyla kalıcı olarak çözülür.
Başka Komplikasyon İhtimali
- Oldukça seyrek olmakla birlikte nadir durumlarda göz tansiyonunda kısa süreli yükselme veya retinada hasar riskleri mevcuttur. Bu nedenle hekimin önerdiği şekilde takip ihmal edilmemelidir.

Prof. Dr. Tansu Erakgün, 1968 İzmir doğumludur. 1992’de Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş, göz hastalıkları uzmanlığını 1997’de tamamlamıştır. Belçika ve Almanya’da retina hastalıkları ve vitreoretinal cerrahi eğitimi almıştır. 2004’te doçent, 2010’da profesör unvanını almıştır. Retina cerrahisi için geliştirdiği cerrahi cihazlar dünya çapında kullanılmaktadır. Diyabetik göz hastalıkları, retina hastalıkları ve göz travmaları alanlarında uzmandır. 2016’dan beri İzmir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi’nde göz doktoru olarak görev yapmaktadır.