Kornea Nedir? Katmanları Nelerdir?

Gözün en ön kısmında bulunan, saat camı benzeri kavisli ve saydam tabaka kornea olarak adlandırılır. Gözün en güçlü merceği olan bu yapı net bir görme için ışığın ilk kırıldığı ve odaklandığı kritik bir bölgedir. Dış dünyadan gelen ışınları retina üzerine düşürme görevini üstlenirken, aynı zamanda gözü dış etkenlere karşı koruyan bir kalkan işlevi görür. Korneanın bu kusursuz işleyişi, her biri farklı bir göreve sahip olan epitel, Bowman, stroma, Descemet ve endotel olmak üzere beş temel katmandan oluşan organize yapısından kaynaklanır.

Korneanın Yapısı ve İşleyişi Nedir?

Kornea, canlı bir doku olmasına rağmen içerisinde kan damarları barındırmaz. Bu onun kusursuz bir şekilde şeffaf kalabilmesi için doğanın bulduğu harika bir çözümdür. Peki, kan damarları yoksa bu önemli doku nasıl beslenir ve hayatta kalır? Kornea, iki farklı kaynaktan beslenir. İhtiyacı olan oksijenin büyük bir kısmını, tıpkı cildimiz gibi doğrudan havadan, gözümüzü nemli tutan gözyaşı tabakası aracılığıyla alır. Diğer besin maddelerini ve şekeri ise gözün içindeki, sürekli yenilenen aköz hümör sıvısından temin eder.

Bu hassas yapı aynı zamanda vücudun en yoğun sinir ağına sahip dokularından biridir. Vücudun başka hiçbir yerinde bu kadar küçük bir alanda bu kadar çok sinir ucu bulunmaz. Bu durum gözümüze en ufak bir toz tanesi kaçtığında bile neden hemen rahatsızlık hissettiğimizi ve gözümüzü korumak için refleks olarak kapattığımızı açıklar. Bu sinir ağı, korneayı dış tehditlere karşı koruyan bir alarm sistemi görevi görürken, aynı zamanda yüzeydeki hücrelerin sağlıklı kalması ve hızla yenilenmesi için gerekli olan besleyici sinyalleri de gönderir. Bu sayede kornea yüzeyindeki küçük çizikler genellikle iz bırakmadan iyileşebilir.

Korneanın Katmanları Nelerdir?

Dışarıdan tek bir tabaka gibi görünse de kornea, aslında her birinin özel bir görevi olan üst üste dizilmiş beş farklı katmandan oluşan karmaşık bir yapıdır. Bu katmanları, bir binanın temelinden çatısına kadar uzanan ve her biri binanın sağlamlığı için hayati olan farklı bölümleri gibi düşünebiliriz.

Korneanın beş ana katmanı şunlardır:

  • Epitel
  • Bowman Tabakası
  • Stroma
  • Descemet Membranı
  • Endotel

Epitel, korneanın en dıştaki koruyucu kalkanıdır. Tıpkı derimiz gibi sürekli kendini yenileyen hücrelerden oluşur ve gözü dış dünyadan gelen toza, mikroplara ve küçük çiziklere karşı korur. Bu katmanın en şaşırtıcı özelliği, hasar gördüğünde kendini hızla onarabilmesidir. Yaklaşık bir hafta içinde, genellikle hiçbir iz bırakmadan tamamen yenilenir. Bu mucizevi iyileşme, korneanın hemen kenarında, gözün beyaz kısmı ile birleştiği limbus bölgesinde bulunan kök hücreler sayesinde gerçekleşir.

Bowman Tabakası, epitelin hemen altında yer alan, son derece dayanıklı ve yoğun bir kolajen lifi ağıdır. Korneaya yapısal destek sağlar ve onu daha derin travmalara karşı korur. Ancak epitelin aksine, Bowman tabakasının kendini yenileme yeteneği yoktur. Bu tabakayı etkileyen bir hasar veya çizik, kalıcı bir yara izi bırakarak görüşü kalıcı olarak etkileyebilir.

Stroma, korneanın en kalın katmanıdır ve toplam kalınlığın yaklaşık %90’ını oluşturur. Korneanın şeffaflığının ve mekanik gücünün sırrı bu katmanın mimarisinde gizlidir. Stroma, birbiriyle mükemmel bir düzen içinde, adeta bir kristal gibi çaprazlama dizilmiş yüzlerce kolajen lifi katmanından oluşur. Bu inanılmaz derecede hassas ve düzenli yapı ışığın saçılmadan ve dağılmadan geçmesini sağlar. Bu yapının bozulduğu yara izleri, enfeksiyonlar veya ödem gibi durumlarda kornea şeffaflığını kaybeder ve görüş bulanıklaşır.

Descemet Membranı, stroma ile en iç tabaka olan endotel arasında yer alan ince, elastik ve güçlü bir zardır. Endotel hücreleri için bir temel görevi görür ve yaşla birlikte kalınlığı artar. Kendini yenileme kabiliyetine sahip olması önemli bir özelliğidir.

Endotel, korneanın en içteki ve belki de en kritik katmanıdır. Gözün içindeki sıvıya temas eden tek bir hücre sırasından oluşur. Bu hücrelerin görevi, stroma tabakasına sızan fazla suyu sürekli olarak dışarı pompalamak ve böylece korneanın “kuru” ve şeffaf kalmasını sağlamaktır. Bu hücreleri, bir binanın bodrum katındaki suyu sürekli dışarı atan, 7/24 çalışan su pompalarına benzetebiliriz. Endotel hücrelerinin en önemli ve dezavantajlı özelliği ise çoğalamamalarıdır. Doğumda sahip olduğumuz hücre sayısıyla hayatımıza devam ederiz ve zamanla, yaşlanma, göz ameliyatları veya bazı hastalıklar nedeniyle bu hücreler yavaş yavaş ölür. Hücre sayısı kritik bir seviyenin altına düştüğünde, pompa fonksiyonu yetersiz kalır ve kornea su toplayarak bulanıklaşır. Bu duruma kornea ödemi denir.

Kornea Sağlığı Hangi Yöntemlerle Değerlendirilir?

Gözün bu şeffaf penceresindeki sorunları anlamak için sadece bakmak yeterli değildir; onun detaylı bir haritasını çıkarmak, katmanlarını tek tek incelemek ve hücrelerinin sağlığını ölçmek gerekir. Günümüzde göz doktorları, bunu yapabilmek için son derece gelişmiş teknolojilerden faydalanır.

Korneayı detaylı incelemek için kullanılan başlıca teknolojiler şunlardır:

  • Kornea Topografisi ve Tomografisi
  • Ön Segment OCT
  • Speküler Mikroskopi
  • Konfokal Mikroskopi

Kornea Topografisi ve Tomografisi, korneanın üç boyutlu bir haritasını çıkaran cihazlardır. Tıpkı bir coğrafi bölgenin yükseklik haritası gibi, korneanın ön ve arka yüzeyinin eğriliğini, kalınlığını ve pürüzlerini renkli haritalar üzerinde gösterir. Özellikle korneanın şeklinin bozulduğu keratokonus gibi hastalıkların erken teşhisi ve ilerlemesinin takibinde bu yöntem altın standarttır. Ayrıca lazerle göz çizme ameliyatı olmayı düşünen bir kişinin kornea yapısının bu işleme uygun olup olmadığını belirlemek için de mutlaka bu test yapılır.

Ön Segment OCT, korneanın tüm katmanlarını mikron düzeyinde kesitler alarak görüntüleyen bir teknolojidir. Bu yöntem adeta korneanın bir “optik biyopsisi” gibidir ve cerrahi bir müdahale olmadan katmanların yapısını, kalınlığını ve aralarındaki ilişkileri görmeyi sağlar. Bir yara izinin ne kadar derinde olduğunu ölçmek, kornea nakli sonrası nakledilen dokunun yerleşimini kontrol etmek veya kornea ödeminin derecesini belirlemek için paha biçilmez bilgiler sunar.

Speküler Mikroskopi, korneanın en içteki pompa hücreleri olan endotel hücrelerini incelemek için özel olarak tasarlanmış bir mikroskoptur. Bu test, endotel hücrelerinin sayısını (yoğunluğunu), şekillerinin ne kadar düzgün olduğunu ve boyutlarını analiz eder. Özellikle katarakt ameliyatı gibi bir göz içi ameliyatı öncesinde, korneanın bu cerrahi stresi kaldırıp kaldıramayacağını öngörmek ve Fuchs distrofisi gibi endotel hastalıklarının ilerlemesini takip etmek için hayati öneme sahiptir.

Konfokal Mikroskopi, korneayı hücresel düzeyde canlı olarak incelemeye olanak tanıyan çok gelişmiş bir mikroskopi tekniğidir. Bu yöntemle, korneanın katmanları arasında gezerek tek tek hücreleri, sinir liflerini ve hatta mantar veya amip gibi enfeksiyon etkeni olan mikroorganizmaları görmek mümkündür. Özellikle standart testlerle teşhis edilemeyen inatçı enfeksiyonlarda hızlı ve doğru tanı koymayı sağlayarak tedavinin seyrini değiştirebilir.

En Yaygın Kornea Hastalıkları Nelerdir?

Korneanın yapısını veya işlevini bozan birçok farklı hastalık bulunmaktadır. Bu hastalıklar, korneanın şeklini, şeffaflığını veya yüzey bütünlüğünü etkileyerek görmeyi ciddi şekilde tehdit edebilir.

Keratokonus Hastalığı Nedir?

Keratokonus, korneanın normalde yuvarlak olan kubbe şeklinin, yapısal bir zayıflık nedeniyle zamanla öne doğru sivrilerek koni şeklini aldığı, ilerleyici bir hastalıktır. Genellikle ergenlik çağında başlar ve 20’li 30’lu yaşlarda ilerlemesini sürdürebilir. Bu şekil bozukluğu, korneanın merkezinde incelmeye ve düzensiz bir yüzey oluşumuna yol açar.

Keratokonusun belirtileri arasında şunlar bulunur:

  • Gözlük numaralarında, özellikle astigmatizmada sürekli artış
  • Gözlükle bile tam netleşmeyen bulanık veya hayaletli görme
  • Işıklara ve parlamalara karşı artan hassasiyet
  • Gözleri sık sık ovuşturma isteği

Keratokonus tedavisinde temel amaç öncelikle hastalığın ilerlemesini durdurmak ve ardından mevcut görmeyi en üst düzeye çıkarmaktır. Günümüzde hastalığın ilerlemesini durdurmak için en etkili yöntem Korneal Kollajen Çapraz Bağlama (Cross-linking – CCL) tedavisidir. Bu işlemde, korneaya özel bir B2 vitamini olan riboflavin damlatıldıktan sonra belirli bir süre ultraviyole-A (UVA) ışığı uygulanır. Bu tedavi, korneanın ana yapısını oluşturan stroma tabakasındaki kolajen lifleri arasında yeni ve güçlü kimyasal bağlar oluşturarak korneayı mekanik olarak güçlendirir ve sivrileşmenin durmasını sağlar.

Hastalığın ilerlemesi durdurulduktan sonra, görme kalitesini artırmak için çeşitli yöntemler kullanılır. Başlangıçta gözlükler bir miktar fayda sağlayabilir, ancak hastalığın doğası gereği oluşan düzensiz astigmatizma nedeniyle genellikle yetersiz kalırlar. Bu aşamada, sert gaz geçirgen (RGP) kontakt lensler devreye girer. Bu lensler, korneanın düzensiz yüzeyi ile kendi düzgün yüzeyleri arasında bir gözyaşı tabakası oluşturarak, adeta yeni ve pürüzsüz bir kornea yüzeyi yaratır ve çok daha net bir görüş sağlarlar. Daha ileri vakalarda veya sert lenslere tolerans gösteremeyen hastalarda skleral lensler bir başka mükemmel seçenektir. Lens kullanımının mümkün olmadığı durumlarda, kornea içine ince halkaların yerleştirildiği Intacs ameliyatı ile korneanın merkezi bir miktar düzleştirilebilir. En ileri, yara izi oluşmuş vakalarda ise çözüm kornea naklidir (keratoplasti).

Fuchs Distrofisi Hastalığı Nedir?

Fuchs distrofisi, korneanın en iç tabakası olan ve “su pompası” görevi gören endotel hücrelerinin yavaş yavaş ve zamanından önce öldüğü, genellikle genetik geçişli bir hastalıktır. Bu hayati pompa sistemi bozulduğunda, kornea içindeki sıvı dengesi alt üst olur ve kornea su toplayarak şişmeye ve şeffaflığını kaybetmeye başlar. Bu durum adeta içi buğulanan bir pencere gibi, görüşü bulanıklaştırır.

Fuchs distrofisinin tipik şikayetleri şunlardır:

  • Sabahları uyanınca daha belirgin olan ve gün içinde azalan bulanık görme
  • Işıkların etrafında haleler görme ve kamaşma
  • Hastalık ilerledikçe kalıcı hale gelen görme bulanıklığı
  • En ileri evrede kornea yüzeyinde oluşan ağrılı su kabarcıkları (bülloz keratopati)

Tedavi, hastalığın evresine göre planlanır. Başlangıç aşamasında, korneadaki fazla sıvıyı çekmeye yardımcı olan özel tuzlu (hipertonik) damlalar ve merhemler şikayetleri geçici olarak hafifletebilir. Ancak görme kalitesi günlük yaşamı etkileyecek kadar düştüğünde, kalıcı çözüm cerrahidir. Neyse ki günümüzde, korneanın tamamını değiştirmek yerine sadece hastalıklı olan en içteki endotel tabakasının değiştirildiği DMEK veya DSEK gibi modern kornea nakli teknikleri bulunmaktadır. Bu yöntemler sayesinde hastalar çok daha hızlı bir iyileşme süreci yaşar ve çok daha iyi bir görme kalitesine kavuşurlar.

Göz Uçuğu (Herpes Simpleks Keratiti) Nedir?

Dudaklarda uçuğa neden olan herpes simpleks virüsü (HSV), gözü de enfekte edebilir ve “göz uçuğu” olarak bilinen duruma yol açabilir. Virüs, vücudun sinir sistemine yerleştikten sonra stres, ateşli hastalıklar veya bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi durumlarda yeniden aktifleşerek korneaya saldırabilir. Göz uçuğu, korneanın farklı katmanlarını tutabilir ve her birinin tedavisi tamamen farklıdır.

Göz uçuğu korneada farklı şekillerde görülebilir.

  • Epiteliyal Keratit (Yüzeyel Enfeksiyon)
  • Stromal Keratit (Derin Bağışıklık Reaksiyonu)
  • Endoteliit (En İç Tabaka İltihabı)

Epiteliyal keratit, virüsün aktif olarak kornea yüzeyindeki hücrelerde çoğaldığı en yaygın formdur. Muayenede “dendrit” adı verilen ağaç dalı benzeri tipik bir yara görülür. Bu durumun tedavisi, virüsün çoğalmasını durduran antiviral göz damlaları veya ağızdan alınan haplarla yapılır. Bu aşamada kortizonlu damlaların kullanılması kesinlikle yasaktır, çünkü bağışıklık sistemini baskılayarak enfeksiyonun çok daha geniş bir alana yayılmasına ve korneanın delinmesine bile yol açabilir.

Stromal keratit ise aktif bir virüs enfeksiyonundan ziyade, korneanın daha derin stroma tabakasında bulunan virüs parçacıklarına karşı vücudun kendi bağışıklık sisteminin aşırı bir reaksiyon vermesidir. Bu durum korneada ödem ve kalıcı lekelenmeye (skar) neden olabilir. Tedavisi oldukça hassas bir denge gerektirir: Bir yandan bağışıklık reaksiyonunu kontrol altına almak için dikkatlice ayarlanmış dozlarda kortizonlu damlalar kullanılırken, diğer yandan olası bir virüs aktifleşmesini önlemek için ağızdan antiviral ilaçlarla koruma sağlanır.

Endoteliit, bağışıklık reaksiyonunun korneanın en iç tabakası olan endoteli hedef aldığı durumdur. Bu endotel hücrelerinin fonksiyonunu bozarak bölgesel kornea ödemine yol açar. Tedavisi, stromal keratitisde olduğu gibi kortizonlu damlalar ve koruyucu antiviral ilaçların birlikte kullanılmasıdır. Bu farklı formlar arasındaki ayrımı yapmak ve doğru tedaviyi planlamak, mutlaka bir göz doktoru uzmanlığı gerektirir.

Kornea Cerrahisi Seçenekleri Nelerdir?

Korneadaki sorunları düzeltmek için uygulanan cerrahi yöntemler son yirmi yılda baş döndürücü bir hızla gelişti. Günümüzde, “sorun hangi katmandaysa, sadece o katmanı düzelt” prensibiyle hareket edilerek çok daha güvenli ve etkili ameliyatlar yapılabilmektedir. Kornea cerrahisini temel olarak iki ana başlık altında toplayabiliriz: Gözlükten kurtulma amaçlı yapılanlar (refraktif cerrahi) ve hastalıklı dokuyu tedavi etme amaçlı yapılanlar (terapötik cerrahi ve kornea nakli).

Lazerle Göz Çizdirme Ameliyatları Nelerdir?

Miyopi, hipermetropi ve astigmatizma gibi kırma kusurlarını düzeltmek için korneanın excimer lazer kullanılarak kalıcı olarak yeniden şekillendirilmesi işlemidir. Milyonlarca insanın gözlük veya kontakt lens bağımlılığından kurtulmasını sağlayan bu teknolojinin iki ana türü vardır:

Lazerle göz çizdirme ameliyatlarının iki ana türü vardır:

  • PRK (Fotorefraktif Keratektomi)
  • LASIK (Laser-Assisted in Situ Keratomileusis)

PRK yönteminde, korneanın en üst katmanı olan epitel nazikçe sıyrıldıktan sonra, altındaki stroma tabakasına lazer uygulanarak kornea yeniden şekillendirilir. İşlem sonrası epitelin kendini yenilemesi ve gözün rahat etmesi için birkaç gün koruyucu bir kontakt lens takılır. İyileşme süreci LASIK’e göre biraz daha uzun sürer ve ilk birkaç gün batma, yanma gibi şikayetler olabilir. Ancak korneası ince olan veya mesleği gereği göze darbe alma riski taşıyan kişiler için daha güvenli bir seçenek olarak kabul edilir.

LASIK ise günümüzde en sık uygulanan yöntemdir. Bu işlemde, korneanın üst kısmından femtosaniye lazer veya özel bir bıçak yardımıyla ince bir kapakçık (flep) oluşturulur. Bu kapakçık bir sayfa gibi yana katlanır, alttaki stroma dokusuna excimer lazer uygulanır ve ardından kapakçık tekrar yerine kapatılır. Kapakçık dikişe gerek kalmadan kendiliğinden yapışır. LASIK’in en büyük avantajı, iyileşmenin çok hızlı ve ağrısız olmasıdır. Hastaların büyük çoğunluğu ertesi gün net bir görüşe kavuşur. Hangi yöntemin sizin için uygun olduğuna, detaylı bir göz muayenesi ve kornea haritalama testleri sonucunda karar verilir.

Kornea Nakli Ameliyatları Nelerdir?

Kornea nakli (keratoplasti), şeffaflığını veya şeklini kaybetmiş olan hastalıklı kornea dokusunun, sağlıklı bir verici (donör) kornea dokusu ile değiştirilmesi ameliyatıdır. Eskiden tek seçenek korneanın tüm katmanlarını değiştirmekken, artık modern cerrahi sayesinde sadece hastalıklı katmanları değiştirmek mümkündür.

Güncel kornea nakli ameliyatları şunlardır:

  • Penetran Keratoplasti (PKP – Tam Kat Nakil)
  • Derin Anterior Lameller Keratoplasti (DALK – Ön Kısmi Nakil)
  • Endotelyal Keratoplasti (DMEK/DSEK – Arka Kısmi Nakil)

Penetran Keratoplasti (PKP), korneanın tüm katmanlarının tam bir daire şeklinde çıkarılıp yerine aynı boyutta verici korneasının dikildiği geleneksel yöntemdir. Korneanın tüm katmanlarını etkileyen derin yara izleri veya korneanın delindiği durumlar gibi zorunlu hallerde hala kullanılmaktadır. Ancak iyileşme süreci uzun, yüksek astigmatizma riski fazla ve vücudun dokuyu reddetme riski diğer yöntemlere göre daha yüksektir.

Derin Anterior Lameller Keratoplasti (DALK), hastanın kendi sağlıklı endotel (pompa) tabakası korunarak, sadece üstteki hastalıklı epitel ve stroma katmanlarının değiştirildiği modern bir tekniktir. Özellikle endotel tabakası sağlam olan ileri evre keratokonus hastaları ve derin stromal yara izleri için ideal bir çözümdür. En büyük avantajı, doku reddine en çok neden olan endotel tabakası hastanın kendi tabakası olduğu için, ömür boyu süren doku reddi riskinin neredeyse tamamen ortadan kalkmasıdır.

Endotelyal Keratoplasti (DMEK/DSEK) ise tam tersi bir yaklaşımdır. Bu teknikte, hastanın sağlıklı olan ön stroma tabakası korunarak, sadece en içteki hastalıklı ve fonksiyonunu yitirmiş Descemet membranı ve endotel tabakası değiştirilir. Fuchs distrofisi veya bazı göz ameliyatları sonrası gelişen kornea ödemi gibi endotel yetmezliği durumlarında standart tedavi haline gelmiştir. Ameliyat çok küçük bir kesiden yapılır, iyileşme haftalar içinde tamamlanır ve hastalar çok yüksek bir görme kalitesine ulaşır. Bu katmana özgü cerrahiler, kornea nakli tedavisinde bir devrim yaratmıştır.

Kornea Tedavisinin Geleceğinde Neler Var?

Kornea hastalıklarının tedavisinde ufukta, mevcut başarılı yöntemlerin bile ötesine geçen, heyecan verici gelişmeler bulunmaktadır. Bilim dünyası, doku nakli ihtiyacını ve doku reddi riskini tamamen ortadan kaldıracak çözümler üzerinde çalışmaktadır. Gelecekteki bu yaklaşımlar, “değiştirme” yerine “yenileme” ve “düzeltme” felsefesine dayanmaktadır.

Gelecekteki umut vadeden tedavi yaklaşımları şunlardır:

  • Biyomühendislik ürünü kornealar
  • Kök hücre enjeksiyonları
  • Gen terapisi

Biyomühendislik ürünü kornealar, dünya genelindeki en büyük sorunlardan biri olan verici korneası kıtlığına çözüm olmayı hedeflemektedir. Bu yaklaşımda laboratuvar ortamında kolajen gibi biyo-uyumlu malzemelerden bir iskelet oluşturulup üzerine hastanın kendi hücreleri ekilerek, vücudun reddetmeyeceği kişiye özel kornealar üretilmesi amaçlanmaktadır. Bu teknoloji, milyonlarca insanın yeniden görmesini sağlayacak bir potansiyele sahiptir.

Kök hücre enjeksiyonları, özellikle endotel yetmezliği gibi tek bir hücre tipinin bozulduğu hastalıklar için devrim niteliğindedir. Bu yöntemde laboratuvarda çoğaltılan sağlıklı endotel hücreleri, basit bir enjeksiyonla hastanın gözünün içine verilir. Bu hücrelerin, hastalıklı endotel tabakasının üzerine yerleşerek yeniden bir pompa sistemi oluşturması ve korneayı temizlemesi hedeflenir. Bu karmaşık bir kornea nakli ameliyatı yerine, basit bir enjeksiyonla tedavi imkanı sunabilir.

Gen terapisi, tedavideki en nihai hedefi, yani hastalığı kaynağında düzeltmeyi amaçlamaktadır. Fuchs distrofisi gibi birçok kalıtsal kornea hastalığı, tek bir gendeki genetik bir hatadan kaynaklanır. Gen terapisi, bu hatalı geni sağlıklı bir kopyasıyla değiştirerek veya “susturarak” hastalığın ortaya çıkmasını en baştan engellemeyi hedefler. Bu sadece hastalığı durdurmakla kalmayıp, belki de hiç başlamamasını sağlayacak, gerçek anlamda kişiye özel ve kalıcı bir tedavi vaat etmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir