Katarakt, göz bebeği arkasında bulunan lensin zarar görmesi sebebiyle görme yeteneğinin önemli ölçüde düşmesi ya da tamamen kaybedilmesine neden olan bir hastalıktır. Günümüzde yaygın olarak bilinen bu hastalığın karakteristik belirtileri vardır. Katarakt genellikle ilerleyen yaşlarda ortaya çıksa da bazı durumlarda genç yaşlarda da görülebilir. Katarakt ameliyatı sonrası oluşabilecek komplikasyonlar konusu da bireyler tarafından merak edilen konulardan birisidir. Katarakt ameliyatı yüksek olasılıkta olumlu tamamlanabilen fakat yine de içerisinde riskler barındıran bir cerrahi müdahaledir. Bu riskler ameliyat öncesinde ortaya çıkabileceği gibi ameliyat esnasında ve sonrasında da kendini gösterebilir.
Katarakt ameliyatı, göz içindeki saydamlığını yitirmiş lensin yerine saydam bir lens takılması için yapılan bir cerrahi girişimdir. Genellikle başarılı bir şekilde tamamlanır ve görmenin düzelmesine yardımcı olur. Ancak her cerrahi girişim gibi katarakt ameliyatı da bazı riskleri ve komplikasyonları içerebilir. Katarakt ameliyatı sonrasında oluşabilecek komplikasyonlar genel hatlarıyla şu şekilde olabilmektedir:
- Enfeksiyon: Ameliyat sonrası nadiren gözde enfeksiyon oluşabilir. Enfeksiyon belirtileri şunlar olabilir; gözde ağrı, kızarıklık, şişme ve görme bozukluğu gibi belirtiler görülebilir.
- Kapsül bütünlüğünün bozulması: Lensin yuvası olarak nitelenebilecek arka kapsülde yırtık oluşabilir ve bu durumda merceğin yerleştirilmesi zorlaşabilir. Bazı durumlarda ikinci bir müdahale gerekebilir.
- Kornea tabakasında ödem: Kornea tabakasındaki ödem, göz içinde sıvı birikmesine neden olabilir ve görme kalitesini bozabilir. Kornea tabakasındaki ödem, genellikle ameliyattan hemen sonra veya birkaç gün sonra ortaya çıkabilir. Tedavi, göz doktorunun önerisi veya tavsiyesi doğrultusunda göz damlası ve/ veya gibi görme kalitesini iyileştirmek için kullanılabilecek ilaçlarla gerçekleştirilir.
- Retina tabakasında ayrılma: Retina, görüntüyü algılamaya yönelik gözün önemli bir dokusu olduğundan, retina tabakasındaki yırtık ve ayrılma görme kalitesini bozabilir ve potansiyel olarak kalıcı görme kayıplarına neden olabilir. Retina tabakasındaki ayrılma, genellikle travma, göz içi basıncındaki ani değişiklik veya yaşlılıkla ilişkili olarak ortaya çıkabilir.
- Arka kapsül bulanıklığı: Katarakt ameliyatı sonrası ikinci katarakt gelişimi sıklıkla görülebilen bir durumdur. İkinci katarakt, göz içindeki lens kapsülünün saydamlığını yitirerek bulanması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Bu bulanma, görme kalitesini bozabilir. Basit bir laser müdahalesiyle eski haline gelir.
- Işığa duyarlılık: Katarakt ameliyatı sonrası ışığa duyarlılık, yaygın olarak görülen bir komplikasyondur. Bu durum, göz içinde lens değiştirilmesi sonrası ortaya çıkan fotofobi (aşırı ışıklardan rahatsız olma) veya güneş ışığına duyarlılık nedeniyle ortaya çıkabilir.
Katarakt Ameliyatı Zor Bir Ameliyat Mıdır?
Katarakt ameliyatı, günümüz teknolojisiyle 15-20 dakika süren bir ameliyattır ancak kesinlikle basit bir müdahale değildir, ancak oldukça güvenli bir göz ameliyatıdır. Katarakt ameliyatı, göz içindeki bulanmış lensin yerine yeni bir lens konularak yapılır. Ameliyat, genellikle damla anestezisi ile yapılır. İleri teknolojik araçlar ve uzman göz doktorlarının yönetimi sayesinde, ameliyatlar çok daha hızlı ve etkili hale gelmiştir.
Her ameliyat gibi katarakt ameliyatı da bazı riskler taşır. Bunlar arasında enfeksiyon, görme bozuklukları, ışığa duyarlılık veya göz içindeki prematür arka kapsül opasifikasyonu gibi komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Bununla birlikte, bu komplikasyonlar çok nadir görülür ve genellikle geçici veya tedavi edilebilir durumlardır. Herkes için katarakt ameliyatının zorluk düzeyi farklı olabilir. Göz doktoru, hasta için en uygun tedaviyi belirlemek için bireyin göz sağlığını ve diğer faktörleri değerlendirecektir.
Sıkça Sorulan Sorular
Kataraktın yaşlanma dışındaki başlıca nedenleri nelerdir ve bu nedenler katarakt gelişimini nasıl etkiler?
Yaşlanma kataraktın en yaygın tetikleyicisi olsa da, başka birçok faktör de lensin saydamlığını yitirmesine neden olabilir. Örneğin, şeker hastalığı (diyabet) gibi metabolik hastalıklar lensin yapısını bozarak erken yaşta katarakt oluşumuna zemin hazırlayabilir. Göze gelen darbeler (travmatik katarakt), uzun süreli kortikosteroid içeren ilaçların kullanımı, sigara ve aşırı alkol tüketimi, ultraviyole (UV) ışınlarına yoğun maruziyet ve bazı genetik yatkınlıklar da katarakt riskini artıran önemli etkenlerdir. Bu faktörler, lens proteinlerinin yapısını değiştirerek veya lens içinde opak birikimlere yol açarak görmeyi bulandırır.
Katarakt ameliyatı olmadan katarakt tedavi edilebilir mi veya ilerlemesi yavaşlatılabilir mi?
Günümüzde kataraktın bilinen tek etkili tedavisi cerrahi müdahaledir. Henüz kataraktı tamamen ortadan kaldıran veya geri döndüren bir ilaç ya da göz damlası bulunmamaktadır. Ancak, kataraktın ilerlemesini yavaşlatmaya yönelik bazı yaşam tarzı değişiklikleri ve önlemler alınabilir. Örneğin, UV korumalı güneş gözlüğü kullanmak, sigarayı bırakmak, dengeli beslenmek (özellikle antioksidan açısından zengin gıdalar tüketmek) ve diyabet gibi altta yatan sağlık sorunlarını kontrol altında tutmak, kataraktın gelişim hızını bir miktar yavaşlatabilir. Ancak bu yöntemler mevcut kataraktı iyileştirmez, sadece ilerlemesini yavaşlatmaya yardımcı olabilir.
Katarakt ameliyatında göze takılan yapay merceklerin (göz içi lenslerin) çeşitleri ve temel özellikleri nelerdir?
Katarakt ameliyatında kullanılan yapay mercekler (GİL – Göz İçi Lensler), hastanın ihtiyaçlarına ve yaşam tarzına göre farklılık gösterir. En temel mercek türü monofokal (tek odaklı) lenslerdir; bunlar genellikle uzak görüşü netleştirir ancak yakın için gözlük ihtiyacı devam eder. Multifokal (çok odaklı) lensler ise hem uzak hem de yakın mesafede net görüş sağlamayı amaçlar, böylece gözlük bağımlılığını azaltabilir. Trifokal (üç odaklı) lensler ise uzak, orta ve yakın mesafede kesintisiz görüş sunar. Ayrıca, astigmatı olan hastalar için torik lensler de mevcuttur. Her mercek tipinin avantajları ve dezavantajları olduğundan, en uygun lens seçimi doktorla birlikte yapılmalıdır.
Katarakt ameliyatı sonrası ilk 24-48 saat içinde özellikle nelere dikkat edilmeli ve hangi aktivitelerden kesinlikle kaçınılmalıdır?
Katarakt ameliyatı sonrası ilk 24-48 saat, iyileşme sürecinin en kritik dönemlerinden biridir. Bu süreçte doktorun verdiği göz damlalarını düzenli ve doğru şekilde kullanmak çok önemlidir. Gözü ovuşturmaktan, kaşımaktan veya üzerine baskı uygulamaktan kesinlikle kaçınılmalıdır. Ameliyatlı gözü sudan (özellikle sabunlu sudan) korumak, banyo yaparken dikkatli olmak gerekir. İlk birkaç gün ağır kaldırmaktan, ıkınmaktan, ani hareketlerden ve eğilmekten kaçınılmalıdır. Tozlu, dumanlı ortamlardan uzak durulmalı ve genellikle koruyucu bir gözlük veya siperlik kullanılması önerilir. Araba kullanımı da doktor onayına kadar ertelenmelidir.
Katarakt tedavi edilmezse ve ilerlerse kişiyi bekleyen olası sonuçlar ve yaşam kalitesindeki değişimler nelerdir?
Tedavi edilmeyen katarakt, zamanla ilerleyerek görme keskinliğinde ciddi azalmaya yol açar. Başlangıçta hafif bulanıklık, renklerde soluklaşma veya gece görüşünde zorlanma gibi belirtilerle başlar. İlerledikçe, günlük aktiviteleri (okuma, araba kullanma, yüzleri tanıma) yapmakta zorlanma başlar ve bu durum kişinin bağımsızlığını kısıtlayabilir. Tedavi edilmediği takdirde katarakt, tam görme kaybına (körlük) kadar ilerleyebilir. Bu durum, düşme riskinde artış, sosyal izolasyon ve depresyon gibi ek sorunlara da yol açarak yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürür. Erken teşhis ve tedavi bu olumsuz sonuçların önüne geçebilir.
“Bu sayfada yer alan ifadeler bağlayıcı ve tedavi maksadıyla kullanılmaya uygun değildir. Sağlık sorununuzun tedavisi için kendinize en uygun tedavinin geliştirilmesi için sağlık kuruluşlarından ve uzman hekimlerden bilgi alınız.”
Kaynakça: Keech, R. V., Tongue, A. C., & Scott, W. E. (1989). Complications after surgery for congenital and infantile cataracts. American journal of ophthalmology, 108(2), 136-141.

Prof. Dr. Tansu Erakgün, 1968 İzmir doğumludur. 1992’de Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş, göz hastalıkları uzmanlığını 1997’de tamamlamıştır. Belçika ve Almanya’da retina hastalıkları ve vitreoretinal cerrahi eğitimi almıştır. 2004’te doçent, 2010’da profesör unvanını almıştır. Retina cerrahisi için geliştirdiği cerrahi cihazlar dünya çapında kullanılmaktadır. Diyabetik göz hastalıkları, retina hastalıkları ve göz travmaları alanlarında uzmandır. 2016’dan beri İzmir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi’nde görev yapmaktadır.