Gözlerimiz, dünyayı keşfetme serüvenimizde en kıymetli rehberlerimizdir. Çevremizdeki renkleri, şekilleri ve ışıkları net bir şekilde algılamamızı sağladıkları için, onlara dair sorunlar gündeme gelince çoğu zaman endişeye kapılırız. Gözlük veya lens kullanımının konforu düşürdüğü anlarda, “lazerle göz çizdirme” olarak bilinen görme düzeltme ameliyatları adeta mucizevi birer çözüm gibi görünür. Fakat ameliyat sonrası geçen yıllarda veya beklenmedik bir durum sonucu göz numarasında tekrar değişimler olursa, “İkinci kez lazer ameliyatı olur mu?” sorusu gündeme gelir.
İkinci Lazer Göz Ameliyatı Yapılabilir Mi?
Gözünüze ilk defa lazer tedavisi uygulandığında, hedeflenen nokta çoğunlukla mevcut kırma kusurunu (miyop, hipermetrop veya astigmat) düzeltmektir. Ameliyat sonrasında kornea dokusundan belirli bir kalınlık alınır ve bu sayede gözün ışığı kırma şekli düzeltilerek net görüş sağlanır. Ancak zaman içinde gözlerimizde farklı faktörlere bağlı olarak yeniden küçük numara oynamaları oluşabilir. Özellikle yaşa bağlı değişimler, yoğun yakın çalışma, hamilelik, hormonal dalgalanmalar gibi durumlar bu numara değişikliklerine zemin hazırlayabilir. Bir örnek vermek gerekirse; gözlerimizi, hepimizin çok değer verdiği kıymetli bir saksı toprağı gibi düşünebiliriz. İçine ektiğimiz tohum (bu durumda lazer ameliyatının etkisi) başta gelişir ve sağlıklı çiçekler verir. Ama toprak zamanla suya, minerale, dış etkenlere bağlı olarak değişim gösterebilir. Bu da çiçeğin durumunu etkileyebilir.
Bu değişimlerin sonucunda görme kalitesinde bozulmalar fark edilebiliyorsa, ikinci kez lazer ameliyatı gündeme gelebilir. Elbette bu karar tamamen göz doktorunuzun kapsamlı muayene sonuçlarına ve kişisel göz yapınıza bağlıdır. Çünkü her şeyden önce ikinci ameliyatın yapılabilmesi için korneanın hâlâ “yeterince kalın” olması gerekir. İlk ameliyatta korneadan alınan doku, tıpkı bir kumaşın kesilen parçası gibidir; geri dönmez. Bu yüzden ikinci ameliyat için “kumaşın” hâlâ işlenebilir ölçüde kalın olması lazımdır. Eğer kornea yapısı elverişli değilse, ikinci lazer ameliyatı yerine farklı tedavi yöntemleri düşünülmelidir.
İkinci kez lazer ameliyatının yapılabilmesi için genel çerçevede bakıldığında şu üç temel noktaya dikkat çekilir: (1) Yeterli kornea kalınlığı, (2) göz numarasının gerçekten düzeltmeye değer bir seviyede olması, (3) göz sağlığında başka engel olabilecek bir durumun bulunmaması. Bunlar uyumluysa ve göz hekimi de onay veriyorsa, ikinci ameliyat pekâlâ mümkündür. Günümüzde kullanılan modern lazer teknolojileri sayesinde de bu ikinci müdahalenin güvenliği ve başarısı önceki yıllara kıyasla çok daha yüksek oranda seyretmektedir.
İkinci Lazer Göz Ameliyatı İçin Gerekli Şartlar Nelerdir?
İkinci lazer ameliyatı düşünen herkesin aklındaki en kritik soru, “Benim gözüm, bu işleme uygun mu?” olur. Bunun için doktorlar çeşitli testler ve ölçümler yaparak gözün biyolojik ve anatomik yapısını değerlendirir. Burada ilk sırada yer alan konu, kornea kalınlığıdır. Bir binanın temeli ne kadar güçlü ise üstüne kat çıkmak o kadar güvenli olur. Korneanın kalınlığı da tam olarak bu temel gibidir. İlk ameliyatta zaten belli bir doku ablasyonu, yani korneadan ince bir tabaka alınması söz konusudur. Eğer geriye kalan doku hâlâ ameliyat için yeterli dayanıklılığa sahipse, ikinci müdahaleye yeşil ışık yakılabilir. Aksi durumda ise, bina temeli zayıf olduğundan riskli bir inşa süreci gibi düşünmek gerekir ve uzmanlar bu operasyonu önermeyebilir.
Diğer bir önemli şart, göz numarasının veya görme kalitesinin gerçekten düzeltilmeye değer oranda bozulmuş olmasıdır. Çok küçük bir miyopik veya hipermetropik kayma, günlük yaşamda büyük bir sorun yaratmıyorsa, ikinci ameliyatın risklerini almak mantıklı olmayabilir. Zira her cerrahi müdahale, ne kadar rutin olursa olsun, beraberinde bazı olası komplikasyonları getirir. Dolayısıyla göz hekiminin bu ikinci operasyonun “getirisini” ve “götürüsünü” ciddi şekilde analiz etmesi gerekir.
Yaş faktörü, göz sağlığında rol oynayan diğer bir değişkendir. Orta yaşın ilerleyen dönemlerine doğru presbiyopi (yakın görme sorunu) gelişmesi oldukça yaygındır. Eğer sorun miyopun geri gelmesi değil de yakın görüşteki zayıflamaysa, lazer ameliyatı yerine multifokal mercekler veya başka göz içi lens çözümleri daha uygun olabilir. Ayrıca keratokonus, ilerleyici göz tansiyonu, ciddi kuru göz sendromu gibi eşlik eden hastalıklar da ikinci lazer ameliyatına engel teşkil edebilir. Tüm bu değerlendirmeler sonucunda, doktorunuz gözünüzün topografik haritasını, pachimetri (kornea kalınlığı) sonuçlarını ve genel göz sağlığını kapsamlı biçimde analiz ederek nihai kararı verir.
İkinci Lazer Göz Ameliyatı ile Kırma Kusurları Düzeltilebilir Mi?
Görme sorununun kaynağı, temelde gözün önünde, içinde veya arkasında ışığın doğru odaklanmamasına dayanır. Miyopta ışık retina önünde, hipermetropta ise arkasında odaklanır. Astigmat ise korneanın asimetrik eğriliğinden kaynaklanır. İlk lazer tedavisinden sonra, tıpkı bir çitayı düzeltmek gibi, korneayı ideal eğriliğe yaklaştırmış oluruz. Ancak ilerleyen dönemde çeşitli nedenlerle bu eğrilik tekrar farklı bir şekil alabilir. Veya ilk ameliyatta istenilen etki tam olarak sağlanamayabilir, “undercorrection” veya “overcorrection” dediğimiz durumlar oluşabilir. Bu gibi senaryolarda, ikinci lazer ameliyatı çoğu zaman bu kusurları yeniden düzeltmek için oldukça etkili bir seçenektir.
Elbette burada yine kısıtlayıcı en büyük faktör, korneanın ameliyat için uygun kalınlıkta olmasıdır. Bu koşul sağlanırsa ve gözün topografik incelemelerinde ameliyatı engelleyecek bir bulgu çıkmazsa, ikinci bir müdahaleyle miyop, hipermetrop veya astigmat yeniden giderilebilir. Örneğin ilk ameliyattan sonra -1.00 derece civarı bir miyop kalmış olabilir. Günlük yaşantıda sürekli gözlük kullanımı gerektirmese de özellikle gece sürüşlerde veya ince detay işlerinde bu küçük derece rahatsız edici olabilir. İkinci lazer tedavisiyle bu küçük kusur giderilerek daha keskin bir görüş elde edilebilir.
Bununla birlikte yaşa bağlı görme sorunları devreye giriyorsa (mesela presbiyopi), ikinci lazer ameliyatı tek başına kalıcı bir çözüm sunamayabilir. Bazı hastalar “monovizyon” denilen teknikle bir gözlerini yakına, diğerini uzak görüşe ayarlatmak isteyebilir. Ancak bu da her hastada uygun olmayabilir ve adaptasyon süresi gerektirir. Dolayısıyla “kırma kusurlarını düzeltebilmek” mümkün olsa da gözün genel durumu ve kişinin ihtiyaçları çerçevesinde karar verilir. Doktorların sıklıkla vurguladığı gibi, her göz özeldir; tek bir reçete herkese uymaz.
İkinci Lazer Göz Ameliyatının Riskleri Nelerdir?
Her cerrahi işlemde olduğu gibi, ikinci lazer ameliyatında da belirli riskler mevcuttur. Bu riskleri daha somut anlamak için gözü bir “kamera merceği” olarak düşünelim. İlk ameliyatta bu merceğin üst tabakasında belirli kesimler ve şekillendirmeler yapıldı. Eğer merceğin (korneanın) kalan kısmı yeterince sağlam değilse, ikinci ameliyatla birlikte daha fazla doku alındığında merceğin yapısı zayıflayabilir. Bu kornea ektazisi denilen ve nadir de olsa ciddi bir komplikasyon olan durumla sonuçlanabilir. Ektazi, korneanın ileri derecede incelip öne doğru bombeleşmesi anlamına gelir ve görüşü ciddi oranda bozabilir.
Yaygın kabul gören bir diğer risk, göz kuruluğudur. Lazer ameliyatında korneadaki sinir uçları da kısmen etkilenebilir ve gözyaşı üretimi geçici bir süre azalabilir. İlk ameliyatta bu sistem zaten bir miktar yıpranmıştır. İkinci ameliyatla birlikte kuruluk şikâyetleri artabilir veya daha uzun sürebilir. Göz kuruluğu, kişide batma, yanma, kum tanesi hissi gibi semptomlara yol açabilir. Bu nedenle özellikle kuru göz sendromu yaşayan bireylerde ikinci ameliyat kararı daha titizlikle değerlendirilir.
Işık yansımaları, gece görüş sorunları ve halos (ışıkların etrafında halkalar görme) da ikinci ameliyatla birlikte tekrar ortaya çıkabilir veya şiddetlenebilir. İlk ameliyat sonrasında bu tarz şikâyetleri uzun süre deneyimlemiş kişilerde, ikinci ameliyatın getireceği fazladan parlama, daha sıkıntılı bir süreç haline dönüşebilir. Ayrıca gözde enfeksiyon riski, her ne kadar düşük olsa da sıfırlanmış değildir. Tüm bu riskler, ilk ameliyata göre genellikle biraz daha yüksek oranda kabul edilir. Bu yüzden uzmanlar her hastayı detaylı inceleyerek, “Bu riskler alınmaya değer mi?” sorusuna net bir cevap arar.
Teknoloji İkinci Lazer Göz Ameliyatının Başarısını Nasıl Etkiler?
Tıp alanındaki teknolojik yenilikler, lazer göz ameliyatlarında adeta motor gücü işlevi görür. Başlangıçtaki konvansiyonel lazer yöntemleri, korneanın belirli standart ölçüm değerlerine göre şekillendirme yapardı. Zaman içinde gelişen “wavefront” (dalga cephesi) teknolojisi sayesinde ise, artık gözün optik kusurları çok daha detaylı ölçülebiliyor. Tıpkı parmak izimiz kadar bize özel bir optik harita çıkıyor. Bu haritaya göre lazer ayarı yapıldığında, ışık sapmaları ve ufak tefek kırma kusurları bile daha hassas bir şekilde düzeltilebiliyor. İkinci kez ameliyat olacak kişiler için bu özelleştirilmiş yaklaşımlar, ameliyat başarısını önemli ölçüde artırıyor.
Öte yandan femtosaniye lazer teknolojisi de kornea flebinin çok daha düzgün ve ince açılmasına imkân tanıyor. Böylece ikinci ameliyat için korneadan alınan doku miktarı daha kontrollü olabiliyor, doku israfı veya hatalı kesim riski düşebiliyor. Bir diğer yenilik ise SMILE (Small Incision Lenticule Extraction) ve ReLEx SMILE Pro gibi yöntemlerdir. Bu yöntemlerde, kornea yüzeyinde büyük bir flep kaldırmadan küçük bir lentikül çıkarılır; dolayısıyla korneanın anatomik bütünlüğünü büyük ölçüde korumak mümkün olur. Ancak ikinci ameliyatın SMILE tekniğiyle yapılabilirliği, kişinin daha önceki ameliyat tipine, kornea kalınlığına ve mevcut kırma kusuruna göre değişir.
Modern göz takip (eye-tracking) sistemleri de ameliyat sırasında gözünüzü milimetrik sapmalardan dahi korur. Göz hareket etse dahi lazer, hedeflenen noktayı izleyip tam isabet atışı yapar. Bu özellikle ikinci ameliyatta kritik önemdedir; çünkü artık korneanın “doğallığı” ilk ameliyata göre kısmen değişmiş olabilir. Teknolojinin sunduğu bu araçlar sayesinde ikinci lazer ameliyatında başarı oranları giderek yükselmektedir. Ancak sonuç yine de gözün bireysel yapısı, doktorun tecrübesi ve ameliyat öncesi hazırlıklarla yakından ilişkilidir.
Görme Düzeltmesi İçin İkinci Lazer Göz Ameliyatına Alternatifler Var mı?
İkinci kez lazer göz ameliyatına aday olmayan veya farklı nedenlerle bu seçeneği tercih etmek istemeyen kişiler için de çeşitli alternatifler mevcuttur. Bunlardan biri, göz içine yerleştirilen “phakic IOL” (implant mercek) yöntemidir. Tıpkı kontakt lensi kalıcı olarak göz içine yerleştirmek gibi düşünebilirsiniz. Doğal göz merceğiniz yerinde kalır, üzerine bir mercek daha eklenir ve kırma kusuru bu yapay mercekle düzeltilir. Korneaya dokunulmadığı için kornea kalınlığıyla ilgili endişeler de bertaraf edilir. Fakat bu işlem de cerrahidir; dolayısıyla kendine has riskleri ve komplikasyon ihtimalleri bulunur.
Bir diğer seçenek “Intacs” olarak bilinen korneal halkalardır. İnce plastik halkalar kornea dokusuna yerleştirilerek, korneanın şekli yeniden yapılandırılır. Genellikle keratokonus veya özel durumlarda tercih edilen bu yöntem hafif miyopiyi düzeltmede yardımcı olabilir. Ancak her vakada uygunluğu değişir. Ayrıca gece çıkarılan sert lenslerle (ortokeratoloji, Ortho-K) korneanın geçici biçimde şekillendirilmesi de mümkündür. Bu yöntemde kişi gece lens takar, sabah lensi çıkarır ve gün içinde düzeltilmiş bir görme kalitesi elde eder. Fakat bu etki geçicidir ve her gün veya belli aralıklarla lens kullanımına devam etmek gerekir.
Lens veya gözlük kullanımı, elbette hâlâ en temel ve ameliyatsız çözüm olarak varlığını korur. Özellikle ikinci ameliyatla gelecek riskleri almak istemeyen veya göz numarası ufak derecelerde olan kişiler için, konforu yüksek kontakt lensler veya gelişmiş gözlük camları tatmin edici sonuçlar verebilir. Özetle ikinci lazer ameliyatı çok cazip bir seçenek olsa da her zaman tek çıkış yolu değildir. Kişinin yaşam tarzı, beklentileri ve göz yapısı dikkate alınarak alternatif yaklaşımlar masaya yatırılabilir.
İkinci Lazer Göz Ameliyatı İçin Ne Kadar Beklenmelidir?
İlk lazer ameliyatından sonra gözün tam anlamıyla iyileşmesi ve numaranın stabilize olması için genellikle 6 ila 12 ay arasında bir süre öngörülür. Bu ameliyat sonrası dokuların kendini toparlaması ve gözün biyolojik tepkilerinin tam olarak oturması için gerekli bir zamandır. Bazı hastalar ilk birkaç ay oldukça net görür, ancak hafif dalgalanmalar yaşanabilir. Eğer bu dalgalanmalar ameliyat sonrası üçüncü ayda hâlâ sürüyorsa, ikinci müdahale kararını vermek için genelde acele edilmez. Hemen bir örnek verelim: Dalgalarla boğuşan bir denizde tekne kullanmak istemezsiniz, önce denizin durulmasını beklersiniz. Göz de aynı şekilde; dalgaların durulması, yani görme kusurunun stabilize olması gerekir ki ikinci ameliyatla doğru noktaya “ince ayar” yapılabilsin.
Bazı vakalarda erken dönemde ciddi bir gözle görülür sorun saptanırsa, doktorlar bu süreyi kısaltarak 3-6 ay arasında ikinci ameliyatı değerlendirebilir. Örneğin ameliyat sonrası ilk kontrolde belirgin bir astigmat kalmışsa ve bu astigmatın ilerleme ihtimali yoksa, doktor göze şekil vermek için kısa sürede “dokunuş” yapabilir. Ama bu oldukça istisnai durumlardandır. Çoğu zaman gözün biyomekanik özelliklerinin tam anlamıyla yerine oturması beklenir.
Burada önemli bir diğer nokta da kişinin yaşam tarzıdır. Eğer mesleğiniz gereği çok net görüşe ihtiyacınız varsa (örneğin pilot, cerrah veya profesyonel sürücü iseniz), hekiminizle bu zamanlamayı dikkatlice planlamak gerekebilir. Görsel konforu az da olsa bozan, ama beklenebilecek bir kusur, örneğin masa başı bir işte çok büyük problem yaratmayabilir. Fakat pilotluk gibi yüksek hassasiyet gerektiren işlerde, mümkün olan en iyi görmeye en hızlı şekilde ulaşmak arzusuyla ikinci ameliyat gündeme gelebilir. Yine de doktor gözüyle bakıldığında, göz sağlığını riske atabilecek aceleci kararlar genellikle önerilmez.
Birden Fazla Lazer Göz Ameliyatının Uzun Vadeli Etkileri Nelerdir?
İlk lazer ameliyatlarından 10-20 yıl sonra dahi hastaların büyük bir çoğunluğu iyi bir görüşe sahip olmaya devam eder. Ancak ikinci veya üçüncü kez lazer ameliyatı olanlarda uzun vadede bazı yan etkilerin veya istenmeyen sonuçların ortaya çıkma riski artar. Bu artışı şu şekilde düşünebiliriz: Bir kağıdı ilk kez katladığınızda iz çok belli olmaz, ikinci katlamada iz artar, üçüncüde ise kâğıt incelir ve yıpranma belirginleşir. Kornea da her müdahalede biraz daha incelir ve biyomekanik yapısı hassaslaşabilir.
Uzun vadede özellikle dikkat çeken konulardan biri, “kornea ektazisi” gelişme olasılığıdır. Kornea inceldiğinde ve üzerinde çok sayıda işlem yapıldığında, göz içi basıncının da etkisiyle kornea istenmeyen şekilde bombelenebilir. Bu da bulanık görmeye, astigmata ve hatta çok daha fazla ilerlemesi hâlinde görme kayıplarına neden olabilir. Her ne kadar günümüzde ameliyat öncesi testler bu riski önceden görmeye yardımcı olsa da tamamen sıfırlamak mümkün değildir.
Diğer yandan kuru göz şikâyetlerinin kalıcı hale gelme ihtimali de artar. Birçok kişi ilk ameliyat sonrası birkaç ay göz kuruluğu yaşayabilir, ancak ikinci kez ameliyat olanlarda bu süre uzayabilir veya sorun daha belirgin olabilir. Gece görüş problemleri, düşük ışıkta zayıf kontrast, farlardan rahatsız olma gibi durumlar da tekrar nüksedebilir. Kişinin günlük hayatında sürdürülebilir olup olmadığına göre bu semptomlarla yaşamayı öğrenmesi gerekebilir. Yine de modern teknolojiyle yapılan titiz ameliyatlar sayesinde çoğu hastada memnuniyet oranı yüksek seyreder. Pek çok kişi ikinci ameliyatı da sorunsuz şekilde geçirip uzun yıllar net bir görüş elde edebilir. Fakat uzun vadede en doğru yaklaşım düzenli göz kontrollerine gitmek ve gerekirse ek destek tedavilerini (suni gözyaşı damlaları vb.) ihmal etmemektir.
Herkes İkinci Lazer Göz Ameliyatına Uygun Mudur?
Her göz ve her kişi, kendine has özelliklerle donatılmıştır. Bu nedenle ilk ameliyata uygun olan herkesin otomatik olarak ikinci ameliyata da uygun olacağını düşünmek doğru değildir. Bir kez daha vurgulamak gerekirse, kornea kalınlığı, en temel belirleyicidir. İlk ameliyatta korneadan ne kadar doku alındığı, ameliyat sırasında flep kaldırılıp kaldırılmadığı, kişinin gözyaşı kalitesi ve yaş gibi faktörler ikinci ameliyatın güvenilirliğini direkt olarak etkiler.
Ayrıca bazı hastalar, örneğin keratokonus gibi ilerleyici bir kornea hastalığına yatkın olabilir. İlk ameliyatta düşük risk gözükmesine rağmen zaman içinde keratokonus belirginleşmişse, ikinci ameliyat ciddi ölçüde riskli hale gelir. Benzer şekilde diyabet gibi sistemik hastalıklar, yara iyileşmesini bozarak cerrahi sonuçları olumsuz etkileyebilir. Kişi düzenli olarak bazı ilaçları kullanıyorsa, bu da göz yüzeyinin iyileşme sürecine yansıyabilir.
Yaş faktörü de kritik bir konudur. Örneğin 40’lı yaşlardaki bir kişide presbiyopi devreye girerken, 50’li yaşlarda katarakt belirtileri başlayabilir. Bu gibi durumlarda ikinci kez lazer yerine, mercek değişimi gibi başka operasyonlar düşünülmesi daha mantıklı olabilir. Diğer taraftan çok genç yaşta yapılan lazer ameliyatından sonra, göz numarasının hala ilerleme ihtimali varsa, ikinci ameliyat için beklemek gerekebilir. Sonuçta, “Herkese uygulanabilir mi?” sorusunun cevabı net biçimde “Hayır”dır. Uygunluk, ancak detaylı muayene ve göz yapısının kapsamlı şekilde analiz edilmesiyle belirlenir.
Uzmanlar İkinci Lazer Göz Ameliyatının Uygulanabilirliği Hakkında Ne Diyor?
Günümüzde göz sağlığı alanında uzmanlaşmış hekimlerin ortak görüşü, ikinci lazer ameliyatının “mümkün fakat dikkat gerektiren” bir işlem olduğudur. Pek çok uzman, doğru endikasyon koyulduğunda ve gerekli testler titizlikle yapıldığında, tekrar lazer yapılmasının genellikle güvenli olduğunu söyler. Hatta bazı vakalarda üç defa lazer ameliyatı olmuş ve halen başarılı sonuçlarla yoluna devam eden hastalar mevcuttur. Ancak bu tür örnekler, tek başına rehber kabul edilmemeli; zira “her gözün hikâyesi farklıdır” prensibi burada en önemli kuraldır.
Uzmanlar özellikle, ameliyat öncesi muayenenin kapsamlı yapılmasına dikkat çeker. Korneanın topografisi, wavefront analizi, kornea kalınlığı ölçümleri ve gözyaşı fonksiyonu gibi unsurlar kritik rol oynar. Eğer sonuçlar olumluysa ve doktor, “Bu ameliyat sana fayda sağlayacak” diyorsa, ikinci lazer ameliyatı planlamasında bir sakınca olmayabilir. Fakat hastanın beklentilerinin gerçekçi olması da en az bu tıbbi analizler kadar mühimdir. Zira bazı hastalar gözlük takmaktan tamamen kurtulma arzusunu, risklerin üzerinde tutabilir. Uzmanlar ise her zaman ameliyatın risk-fayda dengesini irdeler ve hasta için en konforlu ve güvenli seçeneği sunmayı amaçlar.
Teknolojinin getirdiği yenilikler, uzmanların ikinci ameliyatı önermesini kolaylaştırmıştır. Femtosaniye lazerlerin hassasiyeti, wavefront kılavuzlu tedavilerin kişiye özel düzeltmeleri, SMILE gibi minimal invaziv yaklaşımlar, önceki yıllara nazaran çok daha yüksek başarı yüzdesi sunar. Ancak tüm bu iyileşmeler, hastanın göz yapısına göre avantajlı veya dezavantajlı olabilir. Bu yüzden uzmanlar, bire bir muayene ve detaylı tetkik olmadan “genel” bir yorum yapmayı tercih etmez. Sonuç olarak bugünün ileri teknolojisi sayesinde “İkinci kez lazer ameliyatı yapılabilir mi?” sorusuna çoğunlukla “Evet, şartlar uygun ise yapılabilir” cevabı verilir. Ancak nihai kararı her zaman, gözün kendine has özelliklerini gözlemleyen, uzun soluklu tecrübesi olan bir göz hekimi belirler.

Prof. Dr. Tansu Erakgün, 1968 İzmir doğumludur. 1992’de Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş, göz hastalıkları uzmanlığını 1997’de tamamlamıştır. Belçika ve Almanya’da retina hastalıkları ve vitreoretinal cerrahi eğitimi almıştır. 2004’te doçent, 2010’da profesör unvanını almıştır. Retina cerrahisi için geliştirdiği cerrahi cihazlar dünya çapında kullanılmaktadır. Diyabetik göz hastalıkları, retina hastalıkları ve göz travmaları alanlarında uzmandır. 2016’dan beri İzmir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi’nde görev yapmaktadır.